A normal tatil..
Merhaba sevgili dostlar.
Kısa bir bayram arasından sonra tekrar bir arada olmanın vermiş olduğu mutluluk ile geçmiş bayramınızıda huzurlarınızda kutlamak istiyorum.
-Kurban Bayramı bu sene geçmiş yıllara göre oranla daha az vukuatlı geçti diyebiliriz ama kıyaslamayı orjinal olmayan kasaplar üzerinden yaptığımı belirtmek isterim. Daha az elini kolunu kesen, daha az yaralanma haberleri ile karşılaştık.
-Bu sene kurban kesim yerlerinde yaşanan izdihamlar en çok kulağıma gelen şikayetler olarak belirdi. Bu konuda diliyorum ki önümüzdeki sene daha organize, çatısı bacası yapılmış, kesilen hayvanların kanları ve yapılacak olan yıkama muslukları, bunların tahliye edileceği kanallar, bekleyenlere ayrılan yer gibi derlenmesi gereken durumlar yetkili birimlere iletilmiştir.
-En üzücü kurban haberi ise bana göre kaçan kurbanlığın peşinden koşup kaybolan ve cansız bedeni bulunan genç kardeşimdi. Yüce allahtan rahmet ve yakınlarına sabırlar diliyorum cok acı bir olay.
-Geçmiş yazımda da belirtmiş olduğum gibi turizm sezonu ve aşı uygulaması ile birlikte normalleşme sürecine girdik.
Tamam girdik girmesine de bu normalleşme anormal bir hal almaya başladı.
Herkes tatil planını bayram programını belirleyip yollara döküldü.
Kimi memleketine yada ailesine kavuşmak, kimide uzun zamandır dışarı çıkmadığı için olsa gerek;bir anda okadar insan aynı anda dışarıya akın edince yolculuklar çileye dönüştü.
Hal böyle olunca tatil yerleri dolup taştı, kalıcı olmasını ümit ettiğimiz normalleşme sürecinde vaka sayılarında artış görüldü.
-Kuşadası ve çeşme insan nüfusunu kaldıramayacak hale gelmiş olacakki kanalizasyonlar patladı.
-Ben yıllık iznimi birazda bu yoğunluğun yaşanacağını düşünerek eylül ayına planladım.
Bolkonumda çayımı yudumlarken İnternette haber sitelerini geziniyorumda; resmen insanların psikolojisi bozulmuş gibi normal olmayan haberlerle karşılaşmaktan sıkıldım.
-Marmariste sahilde 4 kişilik arkadaş grubu birbirine giriyor.
Kuşadasında sahilde 2 aile birbirine giriyor.
Çeşmede mekan sahipleri ve müşteriler birbirine giriyor.
Bordumda yan baktın diye bıçaklı kavga ediliyor.
Antalyada komşusuna tüfekle saldırı yapılıyor.
İzmir gündoğdu meydanında ameliyat kıyafetli çıplak bir vatandaş dans ediyor ve biraz ilerde iki grup arasında arbede yaşanıyor.
İyide arkadaş bize ne oluyor?
Paylaşılamayan yada anlaşılamayan nedir.
Geçim sıkıntısı, borç, işsizlik, bunlar hayatın her alanını etkileyen birtakım nedenler sayılabilir, yanına koronavirüs salgını eklenince had safhaya çıkabilir ama sorunun en dibine inince ciddi eğitimsizlik söz konusu.
-Eğitimsizlik deyince hemen akla okulda görülen eğitim gelmesin insanoğlu anne karnına düştükten sonra aile bireyleri ile birlikte, onlardan alabileceği her türlü faydalı bilgi, izlenim, davranış, destek
en büyük eğitimdir.
Küçük yaştan okul çağına kadar ve hatta hayatın her anında yeterli eğitimi almamış ve yaşamın gerçekleri arasında kendini geliştirip yön çizemeyen insanlar tehlikeli olabilecek cahillik zinciri oluşturmaktadır. Bu duruma zemin hazırlayan başlıca sebep kuşkusuz gündelik hayatta karşımıza çıkarılan olaylardır.
Sanal yada tv haberlerinde yaratılan algı ile bağlantılı negatif toplum imajıdır.
Şiddet, kavga, cinayet, insana yada hayvana (canlıya-cansıza) yapılan zulüm. Paranın gücü veya egemenliğe dayalı gösteriş.(mekanlar-yeme içme) Araştırma yada geliştirmeden uzak kapalı gözlük bir nesil.Kolay para eğilimi, illegal yöne saptırma ,israf, ziyan, çöp ve buna benzer akla gelebilecek her türlü art niyetli pompalanan zehir;virüs gibi yayılabilen ve düzgün birey - düzgün insan olmaktan uzak kılan etkenlerdir.
Allah aşkına medyada şuan yayınlanan kaç program sevgi-saygı, hoşgörü-mutluluk yada birlik-beraberliği yansıtıyor.
Suçlu bulmalar,yuva yıkmalar gibi dedektif lik üstü formatlar.
Ünlü bir isim şuraya gitmiş bunu giymiş onunla görülmüş gibi magazinsel yaklaşımlar.
Kamera karşısında kılıktan kılığa girip tıklanma uğraşına giren şaklabanlar.
Aç kutuyu al 500.000 lirayı yada seç zarfı kap arabayı gibi aldatıcı yarışmalar.
Bunlar ile mi oyalayacağız gelecek nesilleri?
Sınavını başarıyla geçmek yada diploma almak da düzgün insan olmak için bazen yeterli olmayabilir.
Bunun için farkındalık da gereklidir.
Negatif algının önüne sadece farkına vararak ve farkına varılmasına yardımcı olarak geçebiliriz. Bilinçli olmalıyız, bilincimizi açık tutmalı, her söylenin doğruluğuna inanmamalıyız. Kendi akıl ve vicdan terazimizi kullanmayı öğrenmeliyiz.
O yüzden her yaşta ve her anda eğitilebileceğimizi kabullenmeliyiz. Bilgiye ve sevgiye kapalı olmaktan vazgeçmeliyiz. Oturup düşünmeliyiz, ne kadar DÜZGÜN İNSAN olduğumuzu.
Evet Oturun ve düşünün, eğer bir çocuk yetiştiriyorsanız nasıl yetiştirdiğinizi ona nasıl örnek olduğunuzu, çocuğunuz yoksa bile etrafınıza nasıl örnek oluşturduğunuzu…
Eğer doğruysanız da “Ben doğruyum zaten." diyerek çekilmemeniz gerektiğini.
Paylaşmayı birden fazla doğru insan geliştirmek için çabalayı, mücadele ruhundan vazgeçmemeyi, yaşamdan keyif alırken keyif vermeyi.
Çünkü unutmayın 3 yanlışın 1 doğruyu götürdüğü bir zamanda yaşıyoruz.
Ne kadar doğru olursak, bizler için o kadar başarı katsayısı demektir.
Sevgili doğan cüceloğlunun dediği gibi
"Bir çiftçinin bahçesindeki ağaçla kurduğu gibi insanlarla ilişki kurun, çünkü çiftçi ağacını iyi tanır onu bilir, erik ağacında elma yapmaya çalışmaz, en iyi erik yetişmesi için özveri ile çalışır".
Kendinizi ve etrafınızı eğitmekten asla vazgeçmeyin!
Yeryüzündeki tüm canlıların yaşam alanına saygı, hoşgörü, empati ve paylaşım mantığı ile yaklaşın.
Dünyayı sevgi kurtaracak deriz ya, işte aynen öyle. Bilgi ve sevgiyle kalın.
Hoşçakalın ...
FACEBOOK YORUMLAR