Olea
Bornova Gündem köşe yazarı Salim Yılmaz, bu hafta köşesinde gündemdeki bir konuyu, zeytin ağaçları tartışmasını yazdı. Madenler için feda edilen asırlık ağaçları, yönetmelik değişikliğini gündeme aldı. Köşesini de çok güzel bir sözle tamamlamış. Keyifli bir pazar yazısı okumanız dileğimle
06 Mart 2022 - 10:50
OLEA
Zeytin sözcüğü dururken yazının başlığını Latinceden aldığımın farkındayım. Evet! Olea Latince zeytin demek.. Ama, son yönetmelikle yerli ve milliliği hakkında kuşkular uyanan bu kadim ağaca (her ne kadar anavatanının Anadolu olduğuna dair sağlam bulgular varsa da) Olea demek geldi içimden!.
İki gündür zeytinle (oleayla) yatıp kalkıyorum!. Mecazı geçtim, fiziksel olarak da öyle dostlar. Zeytinin adeta kalbi olan bir coğrafyada yaşıyorum. Sağım solum, önüm arkam Olea!.
Yerlilik ve millilikle ilgili kuşkuya gelince, benim duyduğum bir kuşku değil elbette. 21/09/2017 tarihli ve 30187 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maden Yönetmeliği'nin 115.maddesine eklenen fıkrayla zeytinin yerliliği ve milliliği askıya alınmıştır!.
1 Mart 2022 tarih ve 31765 Sayılı Resmi Gazete’de yer verilen ilgili değişikliği noktasına virgülüne dokunmadan olduğu gibi aşağıya aldım..
''Ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda madencilik faaliyeti yürütecek kişinin faaliyetlerin bitiminde sahayı rehabilite ederek eski haline getireceğini taahhüt etmesi şartıyla Genel Müdürlük tarafından belirlenen çalışma takvimi içerisinde zeytin sahasının madencilik faaliyeti inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilir. Zeytin sahasının taşınmasının mümkün olmadığı durumlarda sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilmesi için madencilik faaliyeti yürütecek kişinin madencilik bitiminde sahayı rehabilite ederek eski haline getireceğini ve Tarım ve Orman Bakanlığınca uygun görülecek alanda dikim normlarına uygun, faaliyet yürütülecek saha ile eşdeğer büyüklükte zeytin bahçesi tesis edeceğini taahhüt etmesi zorunludur. Bu fıkra kapsamında zeytin sahasının taşınmasına ilişkin tüm masraflardan zeytin sahasının taşınmasından kaynaklanan tüm taleplerden madencilik faaliyeti yürütmesi yönünde lehine karar verilen kişi sorumludur. Bu fıkra kapsamında zeytin sahasının taşınmasına ilişkin usül ve esaslar Tarım ve Orman Bakanlığı'nın uygun görüşü alınarak Bakanlıkça, zeytin bahçesi tesis edilmesine ilişkin usül ve esaslar Tarım ve Orman Bakanlığı'nca belirlenir. Bu yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Bu yönetmelik hükümlerini Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı yürütür.''
Nasıl?
Dört gündür kopardığımız ''Yaygaranın'' kaynaklandığı yönetmelik değişikliği bu işte! Ülke ortalamasının üzerinde elektrik enerjisi tüketen ve kallavi faturalarını kuruşuna kadar (en azından şimdilik) ödeyen bir yurttaş olarak enerji kaynaklarına yönelik çalışmalara karşı çıkmam mümkün değil!. Mümkün değil de, zeytinliklerden ne istiyorsunuz kardeşim?
Konunun uzmanı dostlarıma yağmur gibi soru yağdırdım! Ağaçların taşınabilirliğini, taşınan ağaçların ürün rekoltelerinin sayısal anlamdaki değişimlerini, on – on beş yıl sürecek madencilik faaliyetlerinin bitiminde aynı sahada aynı ekosistemin yaratılıp yaratılamayacağına dair hep sordum. Aldığım yanıtlar hiç ama hiç iç açıcı değil dostlarım!. Akıl ve mantık asırlık zeytin ağaçlarına dokunmamayı ön görüyor..
Hayvana ''Mal'' ve canım yeşil örtüye sadece parsel parsel arsa olarak bakan bir anlayışın gezegeni sürüklediği nokta felakettir!
Olea özelinde biraz da iç açıcı hasb-ı halde bulunmaya ne dersiniz..
Kültürdür zeytin kültür!. Kutsaldır yahu!. Nuh tufanında gemiye dönen güvercinin gagasında canlılık ve yaşam simgesi olarak zeytin dalı olduğunu yazar çok eski metinler.
Akdeniz Havzası'nın en baba figürüdür. Açılın Ege’nin bir kıyı kasabasından Cebelitarık’a doğru, kuzey – güney fark etmez, mola vereceğiniz her toprak parçasında insandan önce O karşılar sizi. Tatlı tatlı salınıp adeta ''Hoşgeldin'' der.
Baharın sonuna doğru yemyeşil yapraklarının arasından açan uçuk sarı, mis kokulu çiçekleriyle yaşama sevincinizi katlar.
Hipokrat ilaç niyetine kullanmış, diyetlerinde zeytinyağını eksik etmeyen Eski Romalılar hayvansal yağ tüketenlere hayvan gözüyle bakmışlar, ayıplamışlar!
Leonardo da Vinci’yi bilirsiniz. Filozof, astronom, mimar, mühendis, ressam, anatomist, müzisyen, jeolog, yazar, heykeltıraş, müzisyen gibi tonla kartviziti bulunan Üstad da topa girmiş Olea konusunda! 1550’de bir zeytinyağı presi tasarlamak suretiyle bu kadim ağacın tarihinde yerini almış..
Nice şiire, tabloya, romana konu olmuş kardeşim!
''Önde zeytin ağaçları, arkasında yar. Sene 1946, mevsim sonbahar'' diye boşuna yazmış olamaz Bedri Rahmi Eyüboğlu..
Barışın sembolüdür. Küsler barışmaya karar verdi diyelim, illa ki ortamda zeytin dalı olcek!.
Ulu Önder Atatürk pas geçer mi hiç!.
1925 yılında çıkarılan Tarım Kanunu doğrultusunda kimi maddelerini bilakis kendisinin kaleme aldığı söylenen 3573 Sayılı Zeytin Kanunu’yla o güzelim imzasını koymuş oleanın tarihine..
Son söz?
Olma mı? İki kere hem de!.
Muktedire : ZEYTİNİME DOKUNMA!.
Dostlara : GEÇCEK GEÇCEK. HER ŞEYİN BİR SONU VAR. BU ÇİLE DE BİTÇEK!..
Zeytin sözcüğü dururken yazının başlığını Latinceden aldığımın farkındayım. Evet! Olea Latince zeytin demek.. Ama, son yönetmelikle yerli ve milliliği hakkında kuşkular uyanan bu kadim ağaca (her ne kadar anavatanının Anadolu olduğuna dair sağlam bulgular varsa da) Olea demek geldi içimden!.
İki gündür zeytinle (oleayla) yatıp kalkıyorum!. Mecazı geçtim, fiziksel olarak da öyle dostlar. Zeytinin adeta kalbi olan bir coğrafyada yaşıyorum. Sağım solum, önüm arkam Olea!.
Yerlilik ve millilikle ilgili kuşkuya gelince, benim duyduğum bir kuşku değil elbette. 21/09/2017 tarihli ve 30187 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maden Yönetmeliği'nin 115.maddesine eklenen fıkrayla zeytinin yerliliği ve milliliği askıya alınmıştır!.
1 Mart 2022 tarih ve 31765 Sayılı Resmi Gazete’de yer verilen ilgili değişikliği noktasına virgülüne dokunmadan olduğu gibi aşağıya aldım..
''Ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda madencilik faaliyeti yürütecek kişinin faaliyetlerin bitiminde sahayı rehabilite ederek eski haline getireceğini taahhüt etmesi şartıyla Genel Müdürlük tarafından belirlenen çalışma takvimi içerisinde zeytin sahasının madencilik faaliyeti inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilir. Zeytin sahasının taşınmasının mümkün olmadığı durumlarda sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilmesi için madencilik faaliyeti yürütecek kişinin madencilik bitiminde sahayı rehabilite ederek eski haline getireceğini ve Tarım ve Orman Bakanlığınca uygun görülecek alanda dikim normlarına uygun, faaliyet yürütülecek saha ile eşdeğer büyüklükte zeytin bahçesi tesis edeceğini taahhüt etmesi zorunludur. Bu fıkra kapsamında zeytin sahasının taşınmasına ilişkin tüm masraflardan zeytin sahasının taşınmasından kaynaklanan tüm taleplerden madencilik faaliyeti yürütmesi yönünde lehine karar verilen kişi sorumludur. Bu fıkra kapsamında zeytin sahasının taşınmasına ilişkin usül ve esaslar Tarım ve Orman Bakanlığı'nın uygun görüşü alınarak Bakanlıkça, zeytin bahçesi tesis edilmesine ilişkin usül ve esaslar Tarım ve Orman Bakanlığı'nca belirlenir. Bu yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Bu yönetmelik hükümlerini Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı yürütür.''
Nasıl?
Dört gündür kopardığımız ''Yaygaranın'' kaynaklandığı yönetmelik değişikliği bu işte! Ülke ortalamasının üzerinde elektrik enerjisi tüketen ve kallavi faturalarını kuruşuna kadar (en azından şimdilik) ödeyen bir yurttaş olarak enerji kaynaklarına yönelik çalışmalara karşı çıkmam mümkün değil!. Mümkün değil de, zeytinliklerden ne istiyorsunuz kardeşim?
Konunun uzmanı dostlarıma yağmur gibi soru yağdırdım! Ağaçların taşınabilirliğini, taşınan ağaçların ürün rekoltelerinin sayısal anlamdaki değişimlerini, on – on beş yıl sürecek madencilik faaliyetlerinin bitiminde aynı sahada aynı ekosistemin yaratılıp yaratılamayacağına dair hep sordum. Aldığım yanıtlar hiç ama hiç iç açıcı değil dostlarım!. Akıl ve mantık asırlık zeytin ağaçlarına dokunmamayı ön görüyor..
Hayvana ''Mal'' ve canım yeşil örtüye sadece parsel parsel arsa olarak bakan bir anlayışın gezegeni sürüklediği nokta felakettir!
Olea özelinde biraz da iç açıcı hasb-ı halde bulunmaya ne dersiniz..
Kültürdür zeytin kültür!. Kutsaldır yahu!. Nuh tufanında gemiye dönen güvercinin gagasında canlılık ve yaşam simgesi olarak zeytin dalı olduğunu yazar çok eski metinler.
Akdeniz Havzası'nın en baba figürüdür. Açılın Ege’nin bir kıyı kasabasından Cebelitarık’a doğru, kuzey – güney fark etmez, mola vereceğiniz her toprak parçasında insandan önce O karşılar sizi. Tatlı tatlı salınıp adeta ''Hoşgeldin'' der.
Baharın sonuna doğru yemyeşil yapraklarının arasından açan uçuk sarı, mis kokulu çiçekleriyle yaşama sevincinizi katlar.
Hipokrat ilaç niyetine kullanmış, diyetlerinde zeytinyağını eksik etmeyen Eski Romalılar hayvansal yağ tüketenlere hayvan gözüyle bakmışlar, ayıplamışlar!
Leonardo da Vinci’yi bilirsiniz. Filozof, astronom, mimar, mühendis, ressam, anatomist, müzisyen, jeolog, yazar, heykeltıraş, müzisyen gibi tonla kartviziti bulunan Üstad da topa girmiş Olea konusunda! 1550’de bir zeytinyağı presi tasarlamak suretiyle bu kadim ağacın tarihinde yerini almış..
Nice şiire, tabloya, romana konu olmuş kardeşim!
''Önde zeytin ağaçları, arkasında yar. Sene 1946, mevsim sonbahar'' diye boşuna yazmış olamaz Bedri Rahmi Eyüboğlu..
Barışın sembolüdür. Küsler barışmaya karar verdi diyelim, illa ki ortamda zeytin dalı olcek!.
Ulu Önder Atatürk pas geçer mi hiç!.
1925 yılında çıkarılan Tarım Kanunu doğrultusunda kimi maddelerini bilakis kendisinin kaleme aldığı söylenen 3573 Sayılı Zeytin Kanunu’yla o güzelim imzasını koymuş oleanın tarihine..
Son söz?
Olma mı? İki kere hem de!.
Muktedire : ZEYTİNİME DOKUNMA!.
Dostlara : GEÇCEK GEÇCEK. HER ŞEYİN BİR SONU VAR. BU ÇİLE DE BİTÇEK!..
FACEBOOK YORUMLAR