"Cittaslow Metropol modelini uyguluyoruz"
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir Akdeniz Akademisi tarafından düzenlenen “Kent, Mekân ve Toplumsal Eşitsizlikler” sempozyumunun açılışında konuştu.
11 Mayıs 2022 - 13:43
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in ev sahipliğindeki sempozyumun açılışına İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürü Murat Karaçanta, CHP’nin eski Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Zeynep Altıok Akatlı, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Dr. Buğra Gökçe, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcıları Şükran Nurlu, Ertuğrul Tugay ve Barış Karcı, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bürokratları, İzmir, Ankara ve Paris’teki çeşitli üniversitelerden ve araştırma merkezlerinden akademisyenler katıldı.
“Şehirler adaletsizlik mecrasına dönüşüyor”
Kapitalist sistemin kendini yeniden üretmek için eşitsizliğe ihtiyaç duyduğunu ifade eden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Bu sistemin parçası olan şehirlerin inşası, eşitsizliğin katlanarak artmasına neden oluyor. Bu nedenle şehirleri nasıl tasarladığımız, eşitliği sağlamak adına yaptıklarımızla doğrudan ilgili. Şehirler parçası oldukları ekosistemden koparken; kirlilik, afetler ve adaletsizlik üreten bir makineye dönüşüyor. Bir yandan içinde biz insanları, yani canlılığı barındırırken öte yandan robotik bir mekân haline geliyor. Gezegenimiz, insanlığın bu yok edici tercihi nedeniyle iklim krizi gibi geri dönüşü olmayan felaketlerle yüzleşiyor. Dahası, yarattığımız şehirler giderek büyüyen bir adaletsizlik mecrasına dönüşüyor” dedi.
Dünya üzerindeki insan nüfusunun yarısından fazlasının şehirlerde yaşadığını, bu nedenle çözümün yine şehirlerde olduğunu söyleyen Başkan Tunç Soyer, “Ekonomik ve toplumsal eşitsizliklerle mücadele etmenin tek yolu yerküredeki ekosistemin bir parçası olan, doğanın döngüleriyle bağ kurarak nefes alıp veren geleceğin şehirlerini kurmak. İşte biz İzmir’de bunun bir örneğini hayata geçirmek için çalışıyoruz. Doğayı şehirlerin dışına iten, kendini de doğasından koparan mekânsal planlama anlayışını, döngüsel kültüre dayanan yepyeni bir sosyal, ekonomik ve mekânsal tasarımla oluşturuyoruz. Demokrasi kavramının doğduğu bölge olan İzmir’de, güçlüyü kollayan adalet anlayışı yerine gücünü uyumdan alan çoğulcu bir kültürün gelişmesini destekliyoruz. İzmirliler ve şehirdeki tüm paydaşlarla birlikte ortak aklı esas alan tasarımlar üretiyoruz” ifadelerini kullandı.
Başkan Soyer, şehrin açık alanlarının, farklı ekonomik ve sosyolojik karaktere sahip toplulukların bir araya gelmesi için kapalı mekanlara göre çok daha geniş fırsatlar sunduğunu söyleyerek, “İzmir’de şehir merkezinden kırsal alanlara uzanan beş ekolojik koridor yoluyla metropol ve kırsal alanlar arasında bağ kurmayı, sosyal ve kültürel açıdan birbirinden kopuk mahalleleri birbiriyle buluşturmayı hedefliyoruz. Yürüyüş ve dinlenme alanlarını çoğaltarak mahalle kültürünün yeniden canlanması için çalışıyoruz. Sakin mahalleleri bir araya getiren Cittaslow Metropol modelini uyguluyoruz. Sanatı, kapalı alanlara hapsetmek yerine şehrin kamusal açık alanlarına taşıyoruz. Demokrasinin temel ayaklarından biri olan ekonomik demokrasi, İzmir’deki temel hareket alanlarımızdan biri. Demokrasiyi ekonomik gelişimin temel girdilerinden biri olarak kabul ediyor ve kooperatifçiliği İzmir ekonomisini geliştirmenin ana yöntemlerinden biri olarak yaşamın her alanında destekliyoruz” dedi.
Kent sınıfsal karşılaşmalar alanı olarak ele alınacak
Science Po Paris Uluslararası Araştırmalar Merkezi'nden Prof. Dr. Ayşen Uysal ise sempozyumun kenti sınıfsal karşılaşmalar alanı olarak ele alacağını belirterek “Bu sempozyumun temel fikri kamusal mekânları paylaşamayan kent gerçeği üzerinden yola çıkıyor. Yerel yönetimler ortak kamusal alanlar yaratma konusunda ne yapabilir, bunu konuşmak istiyoruz” dedi.
“Şehirler adaletsizlik mecrasına dönüşüyor”
Kapitalist sistemin kendini yeniden üretmek için eşitsizliğe ihtiyaç duyduğunu ifade eden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Bu sistemin parçası olan şehirlerin inşası, eşitsizliğin katlanarak artmasına neden oluyor. Bu nedenle şehirleri nasıl tasarladığımız, eşitliği sağlamak adına yaptıklarımızla doğrudan ilgili. Şehirler parçası oldukları ekosistemden koparken; kirlilik, afetler ve adaletsizlik üreten bir makineye dönüşüyor. Bir yandan içinde biz insanları, yani canlılığı barındırırken öte yandan robotik bir mekân haline geliyor. Gezegenimiz, insanlığın bu yok edici tercihi nedeniyle iklim krizi gibi geri dönüşü olmayan felaketlerle yüzleşiyor. Dahası, yarattığımız şehirler giderek büyüyen bir adaletsizlik mecrasına dönüşüyor” dedi.
Dünya üzerindeki insan nüfusunun yarısından fazlasının şehirlerde yaşadığını, bu nedenle çözümün yine şehirlerde olduğunu söyleyen Başkan Tunç Soyer, “Ekonomik ve toplumsal eşitsizliklerle mücadele etmenin tek yolu yerküredeki ekosistemin bir parçası olan, doğanın döngüleriyle bağ kurarak nefes alıp veren geleceğin şehirlerini kurmak. İşte biz İzmir’de bunun bir örneğini hayata geçirmek için çalışıyoruz. Doğayı şehirlerin dışına iten, kendini de doğasından koparan mekânsal planlama anlayışını, döngüsel kültüre dayanan yepyeni bir sosyal, ekonomik ve mekânsal tasarımla oluşturuyoruz. Demokrasi kavramının doğduğu bölge olan İzmir’de, güçlüyü kollayan adalet anlayışı yerine gücünü uyumdan alan çoğulcu bir kültürün gelişmesini destekliyoruz. İzmirliler ve şehirdeki tüm paydaşlarla birlikte ortak aklı esas alan tasarımlar üretiyoruz” ifadelerini kullandı.
Başkan Soyer, şehrin açık alanlarının, farklı ekonomik ve sosyolojik karaktere sahip toplulukların bir araya gelmesi için kapalı mekanlara göre çok daha geniş fırsatlar sunduğunu söyleyerek, “İzmir’de şehir merkezinden kırsal alanlara uzanan beş ekolojik koridor yoluyla metropol ve kırsal alanlar arasında bağ kurmayı, sosyal ve kültürel açıdan birbirinden kopuk mahalleleri birbiriyle buluşturmayı hedefliyoruz. Yürüyüş ve dinlenme alanlarını çoğaltarak mahalle kültürünün yeniden canlanması için çalışıyoruz. Sakin mahalleleri bir araya getiren Cittaslow Metropol modelini uyguluyoruz. Sanatı, kapalı alanlara hapsetmek yerine şehrin kamusal açık alanlarına taşıyoruz. Demokrasinin temel ayaklarından biri olan ekonomik demokrasi, İzmir’deki temel hareket alanlarımızdan biri. Demokrasiyi ekonomik gelişimin temel girdilerinden biri olarak kabul ediyor ve kooperatifçiliği İzmir ekonomisini geliştirmenin ana yöntemlerinden biri olarak yaşamın her alanında destekliyoruz” dedi.
Kent sınıfsal karşılaşmalar alanı olarak ele alınacak
Science Po Paris Uluslararası Araştırmalar Merkezi'nden Prof. Dr. Ayşen Uysal ise sempozyumun kenti sınıfsal karşılaşmalar alanı olarak ele alacağını belirterek “Bu sempozyumun temel fikri kamusal mekânları paylaşamayan kent gerçeği üzerinden yola çıkıyor. Yerel yönetimler ortak kamusal alanlar yaratma konusunda ne yapabilir, bunu konuşmak istiyoruz” dedi.
FACEBOOK YORUMLAR