ÖLÜMÜNÜN 29. YILINDA UĞUR MUMCU'YU ANARKEN

Selma Nalbantoğlu

ÖLÜMÜNÜN 29. YILINDA UĞUR MUMCU’YU ANARKEN
(Bir Başka 24 Ocak Cinayetini de Unutmamamız Gerekiyor)

Devrimci yurtsever Uğur Mumcu’nun gerici karanlık güçlerce katledilişinin üzerinden 29 yıl geçti.
Zamanın başbakanı Demirel’in, başbakan yardımcısı İnönü’nün ve içişleri bakanı Sezgin’in, “cinayeti çözmenin devletin namus borcu olduğu”nu söylemelerinin üzerinden de 29 yıl geçti.

Her Ocak Ayında kalplerimizi acıtan Uğur Mumcu ile birlikte 2 gazetecimizi daha saygıyla anıyorum.
8 Ocak 1996  Metin Göktepe 
19 Ocak 2007  Hrant Dink
Her Ocak Ayında gözlerimizin dolmasının sebebi 3 gazeteci, 3 güzel insan fikrinden dolayı öldürüldü. “Faili meçhul” olan güzel insanlar.
Bu vesileyle, Uğur Mumcu ile birlikte, 12 Eylül darbesinin öncesinde katledilen Abdi İpekçi’yi, Doğan Öz’ü, Bedrettin Cömert’i ve darbe sonrasında katledilen Bahriye Üçok’u, Muammer Aksoy’u, Ahmet Taner Kışlalı ve Çetin Emeç’i de rahmet ve saygıyla anıyorum..

Bir Başka 24 Ocak!
Ama benim bu yazıda anmak istediğim başka bir 24 Ocak cinayeti daha var..
Yukarıdakiler gibi “faili meçhul” değil.
Bir ekonomik ve sosyal kalkınma teşebbüsünün katledildiği 24 Ocak cinayeti!

Ocak 1978’de gelip Kasım 1979’da giden CHP hükümetinin IV. Beş Yıllık Kalkınma Plânı’nın katlinden söz ediyorum.

Bu cinayetin küresel ve yerel müsebbipleri var.
Ama öncelikle halkın büyük çoğunluğunu enflasyon-pahalılık altında ezdiren bir yoksulluğa, eğitimli-eğitimsiz gençlerimizi işsizliğe, yetişmiş beyinlerimizi işlevsizliğe ve beyin göçüne zorlayan bugünün ekonomisine;  IV. Planın nasıl gerçek bir alternatif sunduğundan söz etmek isterim
* * *
O zaman da şiddetli bir ödemeler dengesi krizindeydik. Demirel’in ifadesiyle “70 sente muhtaç”.
“70 kuruşa” değil “70 sente” muhtaç olmak, TL’den çok  Dolar’a bağımlı bir ekonomi olduğumuzun da acı bir itirafıydı. Bugün de durum aynı.

Şayet o zaman IV. Plân’ı hayata geçirebilmiş olsaydık, bugün ekonomimiz de dış güçlere göre şekillenen döviz giriş veya çıkışlarından bugünkü kadar etkilenir olmaz; döviz dalgalanmaları karşısında ekonomimiz bu kadar zayıf olmazdı..

Pandeminin de etkisiyle eğitimli eğitimsiz bu kadar gencimiz, çalışma çağındaki bu kadar orta yaş insanımız işsiz olmaz, esnaf ve çiftçi bu kadar çaresiz kalmaz,  insanlarımız yürekleri dağlayacak kadar açlıkla karşı karşıya kalmazdı.
Çünkü IV. Plân, ekonomiyi  iflas ettiren temel sorunu doğru tespit etmiş ve sorunu gidermenin doğru yolunu bulmuştu.
Plân’ın kendi ifadesiyle: “Türkiye’yi ağır ekonomik sorunlarla ve çok yönlü bunalımlarla karşı karşıya getiren iç etkenlerin başlıcaları… şöyle özetlenebilir:

Ara malları ve yatırım malları sanayiinin gereğince geliştirilememiş olması (..)

Sanayiin ham madde, ara ve yatırım malı bakımından aşırı ölçüde dışa bağımlı olması ..” (IV. Plân metni, s. 653) Yani Plân şöyle diyor:
“Ulusal sanayiin ara malları ve yatırım malları üretme oranını yükseltmek ve dışa bağımlılığı azaltmak üzere, Kamu kesimi gerekli alanlarda öncelikle bu tür sanayilere yöneltilecektir” (IV. Plân metni, s. 663)

Niçin “Kamu kesimi”?
1930’ların plânlı sanayi yatırımları özel sektörü hiç dışlamadı, bilâkis onu da geliştirmek için çaba harcadı; aynı özel imtiyaz talep etmeden, adil şartlarda gelecek yabancı sermaye yatırımını reddetmediği gibi.
Ve 1930-1946 arasında dış ticaret fazlası vermek başarısını da elde etti.
IV. Plân hedefleri de öyle.

“Kamu kesimi” ağırlıklı, çünkü söz konusu sektörler özel sektörün yatırımcılık kapasitesini ve isteğini aşıyor. İşte tam da bunun için “.. kamu kesiminin, kaynak gereksinimi fazla olan büyük ölçekli, imalat sanayii .. yatırımlarını gerçekleştirmesi gerekecektir” diyor IV. Plân..
Tıpkı CHP Programı’nda KİT’lere yer verileceği gibi.
Bu, tabii ki özel sektörü dışlamak anlamına gelmiyor.

Altıok’un biri de “devletçilik” olan ve mevcut parti programında da IV. Plân’dan esintileri taşıyan CHP başta olmak üzere tüm muhalefetin masaya yatırıp incelemesi, anlaması gereken bu plân da -Uğur Mumcu gibi- bir 24 Ocak’ta katledildi; 24 Ocak 1980’de!..(24 Ocak Kararları)
Daha doğrusu, 1979 sonlarında katledildi, 24 Ocak 1980’de defnedildi.
Biz o gün, bir kez daha ulusal bağımsızlığımızı, ekonomik refah geleceğimizi gömdük..
Bu cinayetin sosyal ve siyasi “fail”leri hiç gizlenmedi; apaçık orta yerde..

Biraz hatırlarsak:
Esas fail olan Emperyalizm: 29 Nisan 1979’da “Türkiye’de bulunan IMF Heyeti Başkanı Woodwold Türkiye’nin 4. Beş Yıllık Kalkınma Plânı ve 1979 yılı programında öngörülen politikalarla hiçbir yere varılamayacağını söyledi” (Güngör Uras, 21 Ocak 2015, milliyet.com.tr)
Esas fail emperyalizm dedik ama bir İtalyan atasözü de der ki, “Sen otsan seni yiyecek keçi bulunur”.
Nitekim, IMF’nin bu “akıllı ol!” resti, ülkemizin içinden de destek buldu hemen.
TÜSİAD’ın “Ecevit Hükümeti’ni deviren ilanları” diye anılan bildirileri başladı. Birincisi, IMF’nin o “akıllı ol” restinden sonra hiç beklemedi; 12 Mayıs 1979’da “Gerçekçi Çıkış Yolu” başlığıyla yayınlandı.
Hatırladığım kadarıyla üç bildiri daha geldi ardından. Sonra, tüketim malları depolara çekildi, vatandaş uzun kuyruklarda bekletildi.
Çok sürmedi, aynı yıl Ekim’de Ecevit Hükümeti de dayanamadı, istifa etti.
* * *
IMF’nin verdiği ayarla uyumlu ve IV. Plân’ı sona erdirmeyi amaçlayan bildiriler aynı zamanda 24 Ocak 1980 kararlarına da temel oluşturdu:
Ki bildirilerin yazarlarından biri olan Prof. Dr. Emre Gönensayın ifadesiyle, “.. ilanlardaki görüşlerin, .. Turgut Özal’ın mimarlığında Türkiye’de serbest piyasa ekonomisinin devreye girmesinin yolunu açan 24 Ocak 1980 kararlarına temel oluşturduğunu savundu ..” 
Yani cinayeti herkes biliyor; herkes işin buraya varacağını görüyor, ama gidişatı değiştirecek bir girişimde bulunamıyor.
Ve 12 Eylül 1980 Darbesi: Bu kararlar zaten başka türlü uygulanamazdı.
* * *
Bu süreçler bizim için “aldırmıyorsun ama bu senin hikâyendir”..
Bugün eğitimine uygun ya da herhangi bir iş bulamayan, bir işi olsa da geleceğe güven duyamayan, okumuş ya da okumamış gençlerimize şunu söylemek isterim:
“dış ticaret açığı”, “cari açık”, “yatırım ve ara mallarına yatırım veya yatırımsızlık”, “dövize duyarlılık” vb. Bu konular nedir, neden?
Bizim ekonomimiz neden gençlere iş alanları yaratamıyor? Neden, Neden?
Hepsinin kök sebebi, doğru düzgün sanayileşme ve tarım politikaları ve bu alanlarda devletin; Atatürk’ün planlı sanayileşme dönemlerinde olduğu gibi doğrudan devreye girerek, ekonomimizi dışa bağımlılıktan kurtaracak iradeyi göstermekten kaçınması!
Gerçek şu ki, genç yaşlı, köylü kentli tüm yurttaşlara onurlu çalışma ve yaşam koşullarını başka türlü yaratamayacağız.
Özellikle gençlerin, bütün bunları, ister inandıkları partinin, ister diğer partilerin bu konularda ne dediklerini anlamak için incelemeleri, parti sözcülerinden bu konulardaki görüşlerini talep etmeleri önemlidir.
* * *
Netice olarak, muhalefetin iktidarla rekabetinde -Emre Gönensay’ın tarif ettiğ ve IV. Plân vizyonuna karşı olan güya “serbest piyasa ekonomisini” en iyi ben uygularım yaklaşımı çıkar yol değil.
Ülkemiz için IV. Beş Yıllık Kalkınma Plânı’nın plânlı kamu yatırımcığı vizyonundan başka çıkış yolu da görünmüyor.