ATA'M

Salim Yılmaz

1.Dünya Savaşı boyunca cephe cephe gezdi. Çanakkale’yi İngilize, Fransıza zehir ettikten sonra; 13 Kasım 1918 günü öğle saatlerinde trenle Adana’dan yola çıkıp Haydarpaşa’ya indi. İmparatorluğun başkenti işgal altındaydı. Haydarpaşa’dan Galata’ya geçmek üzere ''Kartal '' istimbotuna bindi. 55 parçalık düşman donanması topları payitahta çevrili halde boğaza giriş yapmaktaydılar. Yaveri Cevat Abbas yaşlı gözlerle ''Geliyorlar'' deyince gezegenin en afili raconu tarihe kazındı: Geldikleri gibi giderler!.
103 yıl sonra ise Ayasofya’nın duvarları şu sözleri duydu..
''Ayasofya gibi mabedler, mabed olarak kalması için inşa edildi. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze haline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kafir kim olabilir? Yarabbi bir daha bu zihniyetin bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma..''
Elbette yanıtımız var: Zalim de sensin, kafir de sensin..
1921 yılının temmuz ayı.. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın en kanlı günleri.. Düşman Ankara yakınlarına kadar gelmiş. Tüm bu olumsuz koşullara rağmen cumhuriyet tarihinin ilk Maarif Kongresi toplanır!. Cepheden gelen Mustafa Kemal az sayıdaki kadın muallimin salonda ayrı bir yere oturtulduğunu görünce kızar, köpürür. Ancak yeni oturma düzenine geçilince başlar toplantı..
Tam yüzyıl sonra kadının onurunu, yaşamını garantiye alan İstanbul Sözleşmesi’ne atılan imza geri çekildi.. O kadınlar var ya! Onlar indirecek sizi koltuklarınızdan..
Gençlere güveni tamdı.. O kadar ki; en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’ni gençlere emanet etmişti. 1933 yılında Bursa’da gençlerle söyleşirken ne de güzel öğütlerde bulunuyordu..

''Siz genç arkadaşlar, yorulmadan beni takibe ahdetmişsiniz. İşte ben bu sözden çok duygulandım. Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmamak ne demek? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman dahi durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk, her insan için tabii bir halettir. Fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevi bir kuvvet vardır ki, bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür. Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlatları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Ben buraya yalnız bunu size anlatmak için gelmiş bulunuyorum. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.''
Ata’mızın bu sözlerinden 80 yıl sonra Ali İsmail’i, Berkin’i, Abdullah’ı, Ethem’i katlettiler.. Elbette eli kanlı katiller bağımsız mahkemelerin verdiği cezalarını çekecekler.. 102 yıl önce eylül ayı başları.. Sivas Kongresi’nin hazırlıkları devam ederken yakalarını hiç bırakmayan para sorunu baş gösterir. Kimileri kongre azalarının masraflarını kendilerinin ödemelerini teklif edince Mustafa Kemal keser atar: Kimden ne isteyeceksin? Yanımdakilerin bazıları Mülazım ( Teğmen ).. Maaşının bir kısmını zaten ayrılırken İstanbul’da ailesine bırakmış. Bir de burada masraf! Olmaz!.
94 yıl sonra ise bakan mahdumlarının evlerindeki dolarlar, para sayma makineleri.. Dönemin kabine üyelerinden biri geçtiğimiz günlerde kayıtlara geçmiş tüm bilgilerin, kanıtların doğru olduğunu söylemedi mi? Yetim hakkı yiyenlerden elbette sorulacaktır o hesap!.
97 yıl önce Ata’mızın bizzat kurdurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hafızası yerinde değil ki; on yıldır Ulusal Bayramların olduğu günlerde Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere silah ve devrim arkadaşlarının esamesi okunmuyor camilerimizde.. Önce tıbbi tedavilerini yaptırıp sonrasında yakın tarih derslerini de vereceğimizden hiç şüpheniz olmasın!.
ATA’M!
AZİZ ATA’M.. 
2021 YILININ DELİ SAÇMASI GÜNDEMİNDE MİRASININ
YÜCELİĞİNİN DAHA BİR FARKINDAYIZ..
AND OLSUN Kİ; YIKAMAYACAKLAR…