İmam Bayıldı
Köşe yazarımız Güney Ergu, köşe yazısında son günlerde kamuoyunda tartışılan konuları gündemine aldı.
Güney Ergu’nun köşe yazısı:
İmam Bayıldı
Merhaba sevgili dostlar.
Öyle güzel bir coğrafyada öylesine toprağı verimli, değerli bir ülkede yaşamaktayız.
Gelin görün ki her gün bir söylem, bir eylem, bir çelişki, bulandırmaya yetiyor berrak bir suyu.
Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Projesi'nin uygulandığı İstanbul Üsküdar İTO Marmara Anadolu İmam Hatip Lisesi/Hafız İmam Hatip Ortaokulu'nda hafızlıklarını tamamlayan 136 öğrenci Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla düzenlenen programda 28 Mayıs Cuma günü Ayasofya Camisi’nde icazet aldı.
-Programda konuşma yapan Üsküdar İlçesi Yıldırım Beyazıt cami eski imamı Mustafa Demirkan’ın sözleri bir çok kesim tarafından tepkiyle karşılandı. Bahse konu olan sözlerin içinde" Bu ve bu gibi mabetler (Ayasofya Camisi) mabet olarak devam edilmesi için inşa edilmiş, hediye edilmiş. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içerisinde bu mabed-i şeriften ezan-ı muhammedi, namaz, her şey yasak olarak müze haline çevrildi".
-Geçen hafta Düzce’nin Akçakoca İlçe Müftüsü Şaban Soytekinoğlu, Cuma vaazında Selanik göçmenleri için, Yüzde 90’ı sabetayist ve ateist'dir açıklaması da yine bir çok kesim tarafından tepkiyle sebep olmuştur.
Bu tür yaklaşımların din adamı sıfatıyla insanları ayrıştırıcı ve ötekileştirici konuşmalardan kesinlikle uzak kalması çok ama çok önemlidir.
Öyle ki başka dinden olan insanoğlunu bile dışlamadan uzak, kendi dinine mensup müminlere İslamın doğrularını, din ve ahlak kuralları çerçevesinde aktarmak en doğru gerçektir.
Mustafa Kemal Atatürk Ayasofya yı müzeye dönüştürme kararında bile, hümanist bir düşünceyle insanların ortak mirası öngörüsüyle, hiç bir baskı altında kalmadan, örnek bir tutumla hayata geçirmiştir.
Bugün Mescidi Aksa’nın müslümanlar için önemi ne kadar büyükse yahudiler ve hıristiyanlar içinde çok büyük anlam ifade eden ortak bir mabedtir. Yıllar süren anlaşmazlıklar sonucunda yaşanan bir çok çatışmaya bütün dünya şahit olmaktadır.
Fatih Sultan Mehmet, 1453'te İstanbul'un fethinden sonra “fethin sembolü” ve “kılıç hakkı” mantığıyla ve cami ihtiyacını karşılamak için Ayasofya'yı kiliseden camiye çevirmişti.
Oysaki 1000 yıla yakın klise olarak hıristiyanlar ın ibadet ettiği ayasofia 500 yıl kadar bir süre camii olarak kullanıma açılmıştı.
Yazıda da anlaşılacağı gibi dönemin şartları ve sonrasında Atatürk; Ayasofya'ya “kültürel bir bütünsellikle” yaklaşarak Ayasofya'yı cami ve kilise olmasının ötesinde “insanlığın ortak kültür mirası” olarak gördü. Ayasofya, Cumhuriyet ilan edildikten sonra, 1923-1934 arasında cami olarak hizmet vermeye devam etti.
Bu bağlamda Atatürk Anadolu'daki bütün uygarlıklara - Türkiye tarihinin bir parçası olarak sahip çıkmış; o uygarlıkları açığa çıkarmak için kazılar yaptırmış, o uygarlıkların gün ışığına çıkarılan eserlerini sergilemek için de müzeler kurdurmuştu. Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesi de bu yaklaşımın bir eseriydi. Atatürk, nasıl ki Anadolu'da Hitit, Frig, Lidya, İyon vb.
Anadolu uygarlıklarının eserlerini sergilemek için birçok ilde arkeoloji müzeleri, Ankara'da bir Etnografya Müzesi'ni kurdurmuşsa; Osmanlı eserlerini sergilemek için İstanbul'da Topkapı Sarayı Müzesi'ni kurdurmuşsa; Bizans ve Osmanlı eserlerini sergilemek için de İstanbul'da Ayasofya Müzesi'ni kurdurmuştu.
Gelelim Düzce’nin Akçakoca İlçe Müftüsü Şaban Soytekinoğlu’nun Selanik göçmenleri için söylediklerine….
-Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla Karasu Cumhuriyet Başsavcılığı'nca da Akçakoca Müftüsü Şaban Soytekinoğlu hakkında ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama' suçlamasıyla soruşturma başlatıldı.
-Selanikli, Yunanistan-Bulgaristan göçmeni, giritli mübadiller, rumeli veya evladı fatihanlar, azeri, kafkas, rum, ermeni, yahudi, lazı, çerkezi, kürdü, romanı sünnisi, alevisi, hıristiyanı daha sayamadığım bir çok inanç ve mezheplerden oluşan toplum…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk halkı kin ve nefret söylemi içinde tutabilecek, ayrıştırmaya, bölünmelere sebep olacak her türlü nifak ve kötü niyetli unsurları da göz önünde bulundurularak, bu topraklarda savaşan yaşayan herkese TÜRK MİLLETİ diyerek son noktayı koymuştur.
Sadece bir ırk üzerinden ve dinden yola çıksaydı türk ırkı yada müslümanlar diye hitap edebilirdi, oysaki tüm olumsuzluklara karşı verilebilecek en güzel cevap niteliğindedir diye düşünüyorum.
Nufus cüzdanımızda bile yazmaktadır, bu topraklar üzerinde yaşayan her bir vatandaşın uyruğu: T.C ve bu ülkenin dini İSLAM dır.
Aksini iddaa eden her kim yada düşünceler Türk milletinin varlığından rahatsız olan düşmanlar olacaktır.
Yazımı Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk milleti adına söylediği; bugünümüzü ve yarınlarımızı anlamlı kılacak o güzel sözüyle sonlandırmak istiyorum.
"Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.”